Hoşgeldiniz!

İlginç internet sitelerinin yanı sıra birçok güncel konuyla ilgili bilgi edinebileceğiniz siteme hoşgeldiniz...

20 Nisan 2008 Pazar

Pazar kahvesi

Pazar sabahi miskin miskin oturup sabah kahvemi icerken, gozum gazetenin ekindeki bir ankete takıldı. Anketin sonuçları arasında o kadar büyük fark vardı ki, üşenmeden kalktım elime alıp bakıverdim. Bir de ne göreyim; 8952 katılımcının olduğu yenibiris.com sitesinin anketine göre, yöneticilerin %82.91'i , kendilerine rakip olur diye altlarındakileri yetiştirmiyorlarmış!
Eyvah diyorum ve Hürriyet İK'nın sayfalarını Gaye Güzelay'ın yazısını daha detaylı okumak için çeviriyorum: "İş dünyasının 15'inci Louis'leri". Hangi Louis, ne Louis'i, bu konuyla ne alakası var şimdi diye düşünürken ilk cümlede çıkıyor meydana: Fransa Kralı 15. Louis tahttayken, öyle şartlar oluşturmuş ki, "Benden sonra tufan!" lafını doğrularcasına, o tahttan indikten sonra, Fransız devrimine doğru bir akış başlamış. Bugünün yöneticileri de ikiye ayrılıyormuş: kendisinden sonra tufan koparmak isteyip, kendini vazgeçilmez kılmak isteyenler ve tam tersi; kendisi işten ayrıldıktan sonra işlerin pürüzsüz bir şekilde akmasını isteyenler.

İleride ben hangisine girerdim bilemiyorum. İş bulmanın bu kadar zor olduğu, iş kaybetmenin de bir o kadar kolay olduğu bu dönemde, acaba insanın gerçekten de kendisini vazgeçilmez kılması gerekmiyor mu? Peki bunu yapmak için, bilgiyi kimseyle paylaşmamak, pozisyonlara yeteneksiz çalışanlar yerleştirmek, herkes için işleri karmaşıklaştırıp duruma birtek kendisinin mi hakim olması gerekiyor? Bir yöneticiyi vazgeçilmez kılan bunlar mıdır? Bir yöneticinin değeri ancak böyle mi anlaşılır?
Bence hayır. Düşünüyorum da, bunu yapabilmek için, kendi insanın kendi egosunun eksik olması gerekir. Çünkü başarı, alt kadroları yetiştirip onlara neyin ne olduğunu öğretmemekten, bilgiyi ve tecrübeyi kendine saklı tutmaktan geçmiyor. Başarı, kendi bilgi ve tecrübeni herkesle paylaştıktan sonra bile, kendi liderliğini koruyabilecek vasıflara sahipsen, kendini devamlı geliştiriyor ve devamlı bir adım sonrasını düşünüyorsan gelir. İş hayatında da zaten, kendi üstünün üstüne çıkmayı becerebilenlerin çoğu, kendi yöneticilerinin destek ve eğitimiyle değil, onların açığını doldurarak, onların kendi çabalarıyla bir adım önüne geçmeyi başaranlardan oluşuyor.

İş hayatı gerçekten zor. Haziranda mezun olacak binlerce üniversite ve yüksek lisans öğrencisi var. Hepsine içten bir şeffaf, dürüst ve başarılı bir kariyer süreci dileerkeeen....

Gözüm başka bir yazıya takılıveriyor: Sanal Rixos'ta 16 kişi çalışıyor! Yine Gaye Güzelay'ın bir yazısı.
Second Life'ta kurulan Rixos Otelleri, 16 yarı zamanlı eleman çalıştırıyormuş. 3'ü İngiliz, biri Brezilyalı, Biri İspanyol, biri Alman, diğerleri Türk. Boş zamanlarında çalışıp, saat başına 40 Linden doları kazanıyorlarmış. Linden doları, Second Life'da kullanılan para birimi ve 300 Linden doları = 1USD. Rixos Web Pazarlama Müdürü Eyüp Kaplan, Rixos adalarını ayda 30bin kişinin ziyaret ettiğini söylüyor. Standart odaların fiyadı 750, villaların gecelik fiyatı ise 1500 Linden doları. Projenin kuruluş maliyeti 150 bin USD!

Online otelde çalışmak için başvuranların sayısı 1000i geçmiş . Müdür, resepsiyonist, güvenlik, aktivite ve servis sorumlusu gibi pozisyonların yanında, teknik elemana da ihtiyaç var. Eyüp Kaplan bu ihtiyacı şöyle anlatıyor: "Bir müşterimiz geldi, kral dairesini kiralamak istedi. Yanında köpeği de vardı. Mayasa oturduğunda, köpek sandalyenin altında sıkışıyordu. O sırada oyunu bilen, köpeği sıkıştığı yerden kurtarabilecek bir teknik çalışanınız olması gerekiyor. Bizim teknik ekibimizden kimse online değilse, mesaj hemen onun e-posta kutusuna düşüyor, o kişi hemen oyuna bağlanıyor". Bu işin güzel tarafı da, kendini kanıtlayabilmiş sanal tesis çalışanlarının, cv'leri de göz önünde bulundurularak, gerçek tesislerde işe alınmaları sağlanabilecekmiş!

Second Life demişken. Yine Hürriyet gazetesi yazarlarından Hakan Gence'nin yazısını da okumanızı tavsiye ederim. Second Life'ı değil, Türk versiyonu olan nettehayat.com'u anlatıyor. Oyunu indirmek bedava, fakat kendinizi diğer oyunculardan farklılaştırmak için biraz şık giyinip, birkaç hobi edinmek istiyorsanız pamuk eller cebe. Para birimi "neto". İlk başladığınızda size 250 neto veriliyor. Alışveriş fiyatları ise şöyle: gömlek-tşört: 20-40 Neto, pantolon, şort, etek 50-60 Neto, ayakkabı 10-20 Neto. 50 Neto almak için 5 ytl ödemeniz gerekiyor. 56 bin üyenin %80'i ise, tahmin edilebileceği üzere; erkek!

Sanal alem, istihdam, iş güç derken geldik pazarlamaya. Millward Brown, yenibiris.com ve Hürriyet'in sponsor olduğu 2. WOMM konferansı 6 Mayıs 2008'de Ceylan Intercontinental İstanbul'da yapılacakmış. Konuşmacı John Hlinko. Kendisi Amerikan seçimlerinde gerçekleştirdiği başarılı Grassroots hareketiyle dünyaya ismini duyurmuş. Grassroots Enterprise'da, en uç ve yeni teknolojileri, daha önce kullanılmış uygulamalarla birleştiriyorlar. Birçok ödül sahibi olan John Hlinko'nun WOMM Konferansı'nı kaçırmamanızı tavsiye ederim. Grassroots sitesini de ziyaret edip, case'ler altında, inanılmaz ama gerçek hikayelere ulaşabilirsiniz.

Konferans demişken workshop demeden olmaz. Mediacat workshopları çoktan başladı, 12 Haziran'a kadar da devam ediyor. Özellikle satış, pazarlama ve başarılı yönetici olmanın sırlarını içeren Mediacat workshoplarının içerik ve detaylarına kapital.com.tr veya mediacatonline.com'dan ulaşabilirsiniz. Bahar workshopları sinerji yükseltmek için iyi bir fırsat der, hepinize iyi pazarlar dilerim!

Hiç yorum yok: