Hoşgeldiniz!

İlginç internet sitelerinin yanı sıra birçok güncel konuyla ilgili bilgi edinebileceğiniz siteme hoşgeldiniz...

23 Nisan 2008 Çarşamba

Melek Yatırımcı Kutsal'dır

Geçen hafta konuğumuz olan Arda Kutsal, e-ticaret girişimlerinin incelendiği webrazzi ve blogların bir çatı altında toplandığı blograzzi'nin kurucusu. Önümüzdeki dönemde de, crenvo adlı danışmanlık şirketiyle, melek yatırımlar yapmaya da başlayacak.
Melek yatırım diyince, aklınızda pek birşey belirmiyor olabilir, çünkü melek yatırımcılar, Avrupa'da yaygın olmasına rağmen, Türkiye'de çok yeni bir kavram. Aslında "Etkin girişim, sürekli gelişim" sloganıyla hizmet veren ve ortaklarını Koç Holding, Teknoloji Holding, Fiba Holding, Tahincioğlu Holding ve Akbank gibi büyük firmaların oluşturduğu Endeavor adlı melek yatırım şirketi, Türkiye'de önemli isimlerden biri. Melek yatırımcı ise, henüz hayata geçmemiş, ya da çok genç bir projeye, bilgi, tecrübe ve finansal anlamda destek veren firma demektir. Arda Kutsal, Crenvo'nun internet şirketlerine pazarlama, ürün, yönetim ve yatırım danışmanlığı yapmaktadır. Eğitim alanında ise Web 2.0 ve Enterprise 2.0 gibi konularda seminerler vermektedirler. Ayrıca Türkiye’de sosyal ağlar, potansiyel yatırım alanları ve Türkiye’de web girişimi satın alma trendleri gibi konularda da araştırmalar yaparak webrazzi'de topluyorlar. Melek yatırımları içinse şöyle diyor: "Crenvo‘nun melek yatırım desteği belirli dönemlerde açılacak başvuru süreleri kapsamında yönetileceği için kısa süre sonra açılacak başvuru dönemi için şimdiden hazırlık yapmak önemli olacaktır. Sağlanacak olan yatırım henüz hayata geçmemiş girişim fikirleri için geçerlidir. Herhangi bir konu kısıtlaması yoktur. Yatırım miktarının yanında know-how, ofis, eğitim imkanları da sağlanabilecektir. En önemli husus ise başvuruların kesinlikle iş planı ile yapılmasının beklenmesidir."
Arda Kutsal, melek yatırımlar yaparak, Türkiye'deki internet sektörünün gelişmesine katkıda bulunmayı hedefliyor.
İnternetin gelişiminden bahsederken, web 2.0'dan bahsetmemek olmaz. Önceleri internet kullanıcıları, birilerinin ekran gerisinde hazırladığı içeriği okumak ve ona mahkum kalmak zorundaydı. Oysa web 2.0 ile bu tamamen değişti. İçeriği, kullanıcıların da hazırlamasına imkan veren tasarımlar gelişti. Web 2.o, sosyal ağ sitelerinin gelişmesine ve wikilerin, blogların ve folksonomilerin hayata geçmesine olanak sağladı. RSS ve güvenliğin artması da web2.0 ın hayatımıza getirdiği kolaylıklardan bazıları...
Arda Kutsal'a göre Türkiye web2.0'ın nimetlerinden yeterince faydalanmıyor. Wikipedia'ya bilgi giren de çok az. Sütü seven kamyoncu ve idare edemem anne, Türkiye'den çıkmış başarılı isimler. Belki Öykü&Berk'i de daha sonra kaset çıkarmaya kadar götürdüğüne göre, onları da başarılı birer internet kurdu sayabiliriz. Fakat mentos-cola gibi bir fikir henüz Türkiye'den çıkmadı.
Web 2.0'dan sonraki adım 3.0'da. Semantik, yani kullanıcıyı anlamaya, onu yönlendirmeye yönelik bir sistemle çalışacak olan web 3.0'dan sonrası ise sanırım internetin insanlarda içerik oluşturmaya başlaması olarak tanımlanabilecek reverse internet olarak adlandırılacak!

21 Nisan 2008 Pazartesi

Özgür Alaz'ın mekanikleri

Özgür Alaz ismini "google bize logo yapsana" fikriyle duyurmuş. 2007 yılında ortaya attıkları bu fikir, hem Türkiye'ye kendi google logolarını kazandırmış, hem de viral pazarlamanın ne kadar etkili olduğunu kanıtlamış. Fakat bu, Özgür Alaz'ın birçok başarısından sadece biri. Bunun dışında, İTÜ öğrencilik yıllarından itibaren, Springspotters, lovemarks, kariyer.net ve secondlife gibi birçok ünlü sitenin yarışmalarında finale kalmış. Kendi sitesi marketallica'ya bakacak olursanız, YKB ve mynet danışmanlığı dışında, likeminds ve psfk gibi site ve organizasyonlara da üye. Oldukça aktif bir hayat yani. Kendi tanımıyla 7*24 fikir avcısı, meraklı, internet kurdu bir kişilik...
Özgür Alaz, interneti çözmüş, hatta sindirmiş. Bu sebeple, artık bir sitenin başarılı olması için neyin gerekli neyin gereksiz olduğunu çok iyi biliyor, ve ne şanslıyız ki bizimle de paylaşıyor altın kuralı: "platform yaratmak yeterli değil, kullanıcıya deneyim sağlayacak mekanikleri de entegre etmek gerekiyor". Diğer bazı mekanikler ise şöyle:

1) Toplayıcılık: Biriktirmeyi seviyoruz, biriktirmek istiyoruz. Kiminki daha çok diye karşılaştırmak istiyoruz. Elle tutulur, madde madde sayılan, bizi rekabete sürükleyen, kıyasıya mücadele ettiren bir öğe lazım bize. Bir internet sitesi bunu sağlayabilmişse, üyelerini bu "sahip olma" hissi ile kandırabilmişse, başarılıdır. Örnek mi? Facebook- kimin daha çok arkadaşı var? Google reader- ben bunları beğendim, ya sen? Blogger- benim fikirlerim bunlar, seninkiler?
2) Puanlama: Yani rating. Ne kadar rating alıyorsan, o kadar prestijlisin demektir. Prestijin arttıkça da, siteye olan bağlılığın artıyor. Daha iyisi, daha da iyisi olmak için uğraşıyorsun, daha fazla zaman harcıyorsun. Örnek mi? Yelp- kaç yorumun var, kaç yeni entry'n var? Amazon- yorum yaparak dikkatleri üstüne çekme. Youtube- videon ne kadar rate aldı, ne kadar izlendi?

3) Feedback: Site size zaman zaman geri bildirim yapar ki, o sitenin adını daha çok göresiniz, siteye üye olduğunuzu unutmayasınız. Çember.net'in haftalık bültenleri, facebook'un e-mail yolu ile notification sistemi, maillarınızı kontrol ederken bile sizi diğer bir pencerede bu sitelere girmeniz için dürtüyor.

4) Etkileşim: İnsanları hangi bahaneyle daha da sosyalleştirebilirim? Facebook bu konuda çok başarılı; insanlar birbirlerine günde onlarca application/gift yolluyor, wall'larına yazıyor, hangi eventlere gidildiğini takip ediyor. Bir network ağında sosyalleşebilmek için gerekli her tür adımı atıyor, attırıyor.
5) Kişiselleştirme: Myspace en büyük örnek. Kendi profilini, kendi sayfanı, rengini kendin belirliyorsun. Herkese "kim olduğunu" gösterebilmek için büyük bir fırsat.

Bu mekanikler sitenizde varsa, sadece bir platform olarak kalmazsınız; insanların deneyim yaratabileceği, bağımlılıklarının arttığı bir site haline gelirsiniz...Tüyolar Özgür Alaz'dan, siteyi kurmak sizden...

20 Nisan 2008 Pazar

Pazar kahvesi

Pazar sabahi miskin miskin oturup sabah kahvemi icerken, gozum gazetenin ekindeki bir ankete takıldı. Anketin sonuçları arasında o kadar büyük fark vardı ki, üşenmeden kalktım elime alıp bakıverdim. Bir de ne göreyim; 8952 katılımcının olduğu yenibiris.com sitesinin anketine göre, yöneticilerin %82.91'i , kendilerine rakip olur diye altlarındakileri yetiştirmiyorlarmış!
Eyvah diyorum ve Hürriyet İK'nın sayfalarını Gaye Güzelay'ın yazısını daha detaylı okumak için çeviriyorum: "İş dünyasının 15'inci Louis'leri". Hangi Louis, ne Louis'i, bu konuyla ne alakası var şimdi diye düşünürken ilk cümlede çıkıyor meydana: Fransa Kralı 15. Louis tahttayken, öyle şartlar oluşturmuş ki, "Benden sonra tufan!" lafını doğrularcasına, o tahttan indikten sonra, Fransız devrimine doğru bir akış başlamış. Bugünün yöneticileri de ikiye ayrılıyormuş: kendisinden sonra tufan koparmak isteyip, kendini vazgeçilmez kılmak isteyenler ve tam tersi; kendisi işten ayrıldıktan sonra işlerin pürüzsüz bir şekilde akmasını isteyenler.

İleride ben hangisine girerdim bilemiyorum. İş bulmanın bu kadar zor olduğu, iş kaybetmenin de bir o kadar kolay olduğu bu dönemde, acaba insanın gerçekten de kendisini vazgeçilmez kılması gerekmiyor mu? Peki bunu yapmak için, bilgiyi kimseyle paylaşmamak, pozisyonlara yeteneksiz çalışanlar yerleştirmek, herkes için işleri karmaşıklaştırıp duruma birtek kendisinin mi hakim olması gerekiyor? Bir yöneticiyi vazgeçilmez kılan bunlar mıdır? Bir yöneticinin değeri ancak böyle mi anlaşılır?
Bence hayır. Düşünüyorum da, bunu yapabilmek için, kendi insanın kendi egosunun eksik olması gerekir. Çünkü başarı, alt kadroları yetiştirip onlara neyin ne olduğunu öğretmemekten, bilgiyi ve tecrübeyi kendine saklı tutmaktan geçmiyor. Başarı, kendi bilgi ve tecrübeni herkesle paylaştıktan sonra bile, kendi liderliğini koruyabilecek vasıflara sahipsen, kendini devamlı geliştiriyor ve devamlı bir adım sonrasını düşünüyorsan gelir. İş hayatında da zaten, kendi üstünün üstüne çıkmayı becerebilenlerin çoğu, kendi yöneticilerinin destek ve eğitimiyle değil, onların açığını doldurarak, onların kendi çabalarıyla bir adım önüne geçmeyi başaranlardan oluşuyor.

İş hayatı gerçekten zor. Haziranda mezun olacak binlerce üniversite ve yüksek lisans öğrencisi var. Hepsine içten bir şeffaf, dürüst ve başarılı bir kariyer süreci dileerkeeen....

Gözüm başka bir yazıya takılıveriyor: Sanal Rixos'ta 16 kişi çalışıyor! Yine Gaye Güzelay'ın bir yazısı.
Second Life'ta kurulan Rixos Otelleri, 16 yarı zamanlı eleman çalıştırıyormuş. 3'ü İngiliz, biri Brezilyalı, Biri İspanyol, biri Alman, diğerleri Türk. Boş zamanlarında çalışıp, saat başına 40 Linden doları kazanıyorlarmış. Linden doları, Second Life'da kullanılan para birimi ve 300 Linden doları = 1USD. Rixos Web Pazarlama Müdürü Eyüp Kaplan, Rixos adalarını ayda 30bin kişinin ziyaret ettiğini söylüyor. Standart odaların fiyadı 750, villaların gecelik fiyatı ise 1500 Linden doları. Projenin kuruluş maliyeti 150 bin USD!

Online otelde çalışmak için başvuranların sayısı 1000i geçmiş . Müdür, resepsiyonist, güvenlik, aktivite ve servis sorumlusu gibi pozisyonların yanında, teknik elemana da ihtiyaç var. Eyüp Kaplan bu ihtiyacı şöyle anlatıyor: "Bir müşterimiz geldi, kral dairesini kiralamak istedi. Yanında köpeği de vardı. Mayasa oturduğunda, köpek sandalyenin altında sıkışıyordu. O sırada oyunu bilen, köpeği sıkıştığı yerden kurtarabilecek bir teknik çalışanınız olması gerekiyor. Bizim teknik ekibimizden kimse online değilse, mesaj hemen onun e-posta kutusuna düşüyor, o kişi hemen oyuna bağlanıyor". Bu işin güzel tarafı da, kendini kanıtlayabilmiş sanal tesis çalışanlarının, cv'leri de göz önünde bulundurularak, gerçek tesislerde işe alınmaları sağlanabilecekmiş!

Second Life demişken. Yine Hürriyet gazetesi yazarlarından Hakan Gence'nin yazısını da okumanızı tavsiye ederim. Second Life'ı değil, Türk versiyonu olan nettehayat.com'u anlatıyor. Oyunu indirmek bedava, fakat kendinizi diğer oyunculardan farklılaştırmak için biraz şık giyinip, birkaç hobi edinmek istiyorsanız pamuk eller cebe. Para birimi "neto". İlk başladığınızda size 250 neto veriliyor. Alışveriş fiyatları ise şöyle: gömlek-tşört: 20-40 Neto, pantolon, şort, etek 50-60 Neto, ayakkabı 10-20 Neto. 50 Neto almak için 5 ytl ödemeniz gerekiyor. 56 bin üyenin %80'i ise, tahmin edilebileceği üzere; erkek!

Sanal alem, istihdam, iş güç derken geldik pazarlamaya. Millward Brown, yenibiris.com ve Hürriyet'in sponsor olduğu 2. WOMM konferansı 6 Mayıs 2008'de Ceylan Intercontinental İstanbul'da yapılacakmış. Konuşmacı John Hlinko. Kendisi Amerikan seçimlerinde gerçekleştirdiği başarılı Grassroots hareketiyle dünyaya ismini duyurmuş. Grassroots Enterprise'da, en uç ve yeni teknolojileri, daha önce kullanılmış uygulamalarla birleştiriyorlar. Birçok ödül sahibi olan John Hlinko'nun WOMM Konferansı'nı kaçırmamanızı tavsiye ederim. Grassroots sitesini de ziyaret edip, case'ler altında, inanılmaz ama gerçek hikayelere ulaşabilirsiniz.

Konferans demişken workshop demeden olmaz. Mediacat workshopları çoktan başladı, 12 Haziran'a kadar da devam ediyor. Özellikle satış, pazarlama ve başarılı yönetici olmanın sırlarını içeren Mediacat workshoplarının içerik ve detaylarına kapital.com.tr veya mediacatonline.com'dan ulaşabilirsiniz. Bahar workshopları sinerji yükseltmek için iyi bir fırsat der, hepinize iyi pazarlar dilerim!

11 Nisan 2008 Cuma

İşi gücü bıraktım, çembere katıldım

Artık sosyal ortamlara girmeden, hatta evimizin dışına bile çıkmadan, yeni arkadaşlıklar edinip çevremizi genişletebiliyoruz. Hatırlayabildiğim en eski sosyal chat odası MIRC’dan, ve daha sonra chat programı ICQ’dan beri hepimiz bilgisayarlarımıza en yeni chat programlarını ekliyoruz. Skype ve MSN ile sadece yurtdışındaki arkadaşlarımızla değil, hergün gördüğümüz okul ya da iş arkadaşımızla da chat yapıyoruz. En yeni fotoğraflarımızı yükleyip albümler yayınlıyor, bizi tanıyan birilerini bulup listemize ekleyebilmek için sabahtan akşama profil profil geziyoruz. Peki ama bunun sonu nereye gidiyor?
Hepimiz artık bir, hatta birkaç “social network” üyesiyiz. Tüm amacımız, bizi tanıyan herkesi etrafımızda toplayıp, “ağ”ımızı genişletmek. Küçüklüğümüzden beri biriktirdiğimiz arkadaşlıkları, birer birer koyduk listemize. İşin duygusal tarafı tamam. Şimdi sıra işte!
Cember.net tam olarak sosyal network dünyasının chat’e doyduğu bir sırada ortaya çıktı. Yurtdışında internet alışkanlığı daha önce başlayıp daha önce olgunlaştığı için, linkedin.com ile bu noktaya daha erken bir tarihte varılmıştı. Artık insanlar bırakın gerçek hayatta, yıllardır listesinde olduğu halde bir kez bile konuşmadığı arkadaşlarından daha fazlasını umuyor internetten. Seri üretim devrinden sonra nasıl “uzmanlaşmaya” gidildiyse, sosyal network siteleri de artık bölgeye (bkz istanbul.net), ya da amaca özel (bkz cember.net).
Cember.net’in amacı, cv’inizi ve profilinizi yaratabilecek bir ortam oluşturarak, diğer üyeler sayesinde referans edinmeniz. İş arayanlar, ya da işine eleman arayanlar için güzel bir “iş çevresi genişletme” platformu. Kurucusu Çağlar Erol, Almanya’da çalışırken, yurtdışında linkedin.com ve xing gibi buna benzer siteleri fark ediyorlar ve Türkiye’ye dönüp bir ilki gerçekleştiriyorlar. Çağlar Erol ve Nihan Çolak Erol’un sıfırdan başlayan limited şirketlerini, 280,000 üyesi bulunan ve dünya devlerinden Xing’e 4.36 milyon Euro’ya satılacak kadar değerli bir şirkete dönüştürmelerinde büyük paya sahip olan altın öğüt: çalışmak, çalışmak, çalışmak…
Bunun dışında, Erol Çağlar’ın, başarılı bir e-ticaret şirketi kurmanın püf noktalarını şöyle sıralıyor:

1)Para kazandırır mı? İş yapar mı? Bu soruların cevabının “reklâm geliri” olmadığını düşünen Erol, sitesinde “altın üyelik geliri” modeliyle para kazanıyor. Üye olmak ücretsiz, fakat mesaj göndermek ya da arama yapmak istiyorsanız, altın üye olarak ayda belli bir miktar ücret ödemeniz gerekiyor.

2) Bu işten nasıl çıkarım? “exit strategy”? Çağlar Erol, siteyi kurarken, en önemli noktalardan birinin bu işten çıkabilmenin yolu olup olmadığını görmekten geçtiğini söylüyor. Kendi sitesini kurarken, Türkiye’de, yurtdışındaki gibi değerli fakat küçük girişimlere sermaye desteği yapan “business angel”ların olmadığının farkındaydı. Büyük şirketler ve holdingler ise, %80 hisseden aşağısını almak istemiyorlar. Bu sebeple en iyi fırsatı bekleyen Çağlar ve Nihan Erol, Xing şirketinin satın alma isteğini geri çevirmeyerek 4.36 milyon Euro’ya sitelerini 2008 Ocak ayında sattılar. Bununla ilgili XING AG’nin kurucusu ve yönetim kurulu başkanı Lars Hinrichs “Türkiye, Avrupa’daki en hızlı büyüyen ekonomilerden birine sahip. Karlı bir şirket olmasının yanında, cember.net’in bizim için diğer bir avantajı, kendini Türkiye’de kendini kanıtlamış bir marka olmasıdır. Cember.net ile çalışmayı dört gözle bekliyoruz” derken, Erol Çağlar ise “XING, online profesyonel networking alanında birinci sınıf bir servis sunarak kısa sürede tüm dünyada milyonlarca üyeye ulaştı. Türkiye’nin en başarılı web uygulamalarından biri olan cember.net’le bu birlikteliğin Türkçe konuşan profesyonellere kuruluşundan bu yana yer veren XING açısından Avrupa’da çok önemli bir stratejik adım olduğunu düşünüyorum. Seçkin cember.net üye kitlesi için de bu katılım, çok daha geniş ve global bir topluluğun bir parçası olma, ve XING’in sofistike servislerinden yararlanma olanağı anlamına geliyor. Ben cember.net için de her zaman bir rol modeli olan bu güçlü platformun tüm cember.net üyelerine yeni uluslararası fırsatlar ve profesyonel yaşamlarında çok daha büyük başarılar sunacağına inanıyorum” diye açıklamada bulunmuş.

3) İşler beklediğiniz gibi gitmezse neler olabilir? Her yeni girişim gibi, internette yapılan şirket kurma girişimleri de para gerektirir. Eğer kendinizi iflasın eşiğinde bulmak istemiyorsanız, önceden yapılan hesaplamalar sonucu aylık ya da yıllık gelir hedefleri koyarak, hedefinize ne kadar ya da uzak olduğunuzu sürekli olarak ölçmelisiniz.

4) Kar elde edene kadar, kendinizi idare edecek bütçeniz var mı? Şirketi kurduğunuz ilk gün, hatta ilk ay, belki de bir yıl hiç kar elde edemeyebilirsiniz. İnternet siteniz gelir elde ediyor olsa da, kendi yatırımlarınızı ve maliyetlerinizi sıfırlayıp kara geçmeniz bir süre alacaktır. Bu sebeple Çağlar Erol ve eşi, 2 yıl kendilerine yetecek bir miktar parayı kenara koyduktan sonra ilk adımı atıyorlar.

5) Anonim şirket kurun. Çağlar Erol, yaptıkları en büyük hatanın, limited şirket kurmak olduğunu, anonim şirket kurmanın daha avantajlı olduğunu belirtiyor.

Şu an hala sadece 4 kişilik bir ofisle tüm işleri idare ettiklerini göz önünde bulundurarak, az sermaye ve ‘işi bile’ az sayıda insan ile hedeflerinize ulaşabileceğinizi unutmayın. Çağlar Erol’dan kendi işini kurmak isteyenlere bir de kitap önerisi: “How to Start a Startup? Paul Graham”.

7 Nisan 2008 Pazartesi

hersey sahibinden

2000 yılında birkaç arkadaş, gazete ilanlarına bakarken, bu ilanların çok yetersiz olduğunu fark ediyorlar ve “keşke fotoğrafı da olsaydı”, “keşke km’si de olsaydı, keşke fiyatı da yazsaydı” gibi detaylar için iç geçirirken, akıllarına günümüzün her derde devası internet geliyor. Böylece hem kendi dertlerine, hem de tüm Türkiye’nin derdine sahibinden bir deva buluveriyorlar.


Türkiye’nin en büyük e-ticaret platformu olarak kendini konumlandıran sahibinden.com, gazete ilanlarını arayıp izin alarak sitenin içeriğini hazırlamaya başlamış. 5 kategori ile kurulan site, günümüzde 30 kategoride 600 bin ilanla dolu. 50 kişilik ekibiyle ayda 5,6 milyon kişiye hizmet veriyorlar. En popüler kategoriler vasıta ve emlak; cironun %70’i bu iki kategoriden geliyor. Üye olmak ücretsiz, ilan vermek ücretsiz derken, nasıl para kazandıklarını merak ediyor insan. Bunun cevabı da kurumsal üyelerin mağaza açması. 6-12 aylık kiralarla daha çok emlak ve araba mağazaları açan kurumsal üyeler sayesinde firma gelir sağlıyor. Bu kiralar yıllık maksimum Süper Paket teklifi ile 950 YTL’ye kadar çıkabiliyor. Ayrıca, ilanlarını ön plana çıkarmak isteyenler de, ana vitrinde ya da kategorinin ana vitrininde yer almak için ekstra ücret ödemektedirler. İlk kurulduğu senelerde, özellikle 2. el alışveriş sitelerine olan güvensizliği hem tüm ilanları marka ve içerik olarak kontrol ederek, hem de canlı çağrı merkezi ile yenmişler. İlanın güncel ve doğru olması, üyelerin diğer üyelerin aklını caydırmayacak şekilde davranması ve küfür içerikli mesajların yollanmaması da çok önemli. Kredi kartından ödeme yapmaya çekinenlerin derdine de, kurumsal üyelerden %6, bireysel üyelerden %7 komisyon kesen Güvenli Ödeme Sistemi ile çözüm bulunmuş. Site içeriği ve güvenliği ne kadar denetlenirse denetlensin, Chelsea biletini kara borsaya girmeden satabilmek için yanına forma ekleyip çok yüksek fiyata satan adam gibi bazı cin fikirliler her zaman çıkacaktır.
Sitenin ilk reklâmı 2001 yılında billboardlarda, 2 hafta yayınlanıyor. Daha sonra 2007 yılına kadar hiçbir reklamı yapılmamış, Haziran ayında reklam dünyasına 1 ay boyunca tüm Türkiye çapında billboard ve TV reklamlarıyla bir geri dönüş yapmışlardır.
Rekabette avantaj sağlayabilmek için, tüm yenilikleri ve fırsatları yakından takip ediyor site. Öncelikle, ilk kurulduğu andan itibaren, gazete ilanlarının en önemli eksiği olan fotoğraf boyutunu, bire bir boyutta fotoğraf yükletmeye ve video oynatmaya imkân sağlayan megafoto özelliği ile geliştirmişler, fotoğraf makinesi olmayanlara da foto kurye ile yetişmişlerdir. Sitenin satış ekibi, İzmir, Ankara ve İstanbul’da emlak ve araba mağazalarını gezerek, hem yeni açılan mağazalara kendilerini tanıtıyorlar, hem de müşteri memnuniyetini ölçüp feedback aldıkları için sitelerini geliştirecek fırsatları yakalıyorlar.Zincir emlakçılara özel fiyat, henüz yapım aşamasında olan projelere ise aylık bir bedel karşılığı özel sayfalar hazırlanıyor. Tüm teknolojiler de yakından takip ediliyor. Nisan’da emlak kategorisine entegre edilecek olan Google map entegresi sayesinde sokak sokak adres aramak zorunda kalmayacak, Turkcell’le iş birliği sayesinde cebinizden anında sahibinden.com’a ulaşabileceksiniz. Siz de arabanızı, evinizi hatta kuzunuzu satmak istiyorsanız, ya da ikinci el bir laptop, ev eşyası ya da kostüm almak istiyorsanız, sahibinden.com’a girin, alışverişinizi yapın, hikayenizi “hikayeni paylaş” kısmında diğer kullanıcılarla paylaşın!